İŞ SÖZLEŞMESİ

ş K. Md. 8’ ye göre iş sözleşmesi bir tarafın ( işçi ) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın ( işveren ) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.
İş sözleşmesi, Kanun’ da aksi belirtilmedikçe özel şekle tabi değildir. Ancak, süresi bir yıl ve daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması zorunludur.
Yazılı sözleşme yapılmayan hallerde işveren işçiye en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti ve varsa ücret eklentilerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini, fesih halinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlüdürler.
 
Sözleşmenin yazılı yapılması gerektiği hallerde bu yazılı olma unsuru bir geçerlilik şartı değil ispat şartıdır. Yani yazılı yapılmamış olması sözleşmeyi geçersiz kılmaz. Aksi olsaydı bu durum işçinin aleyhine olurdu. Yazılı yapılmamış olması ispat yükü genelde işverene düştüğünden işveren için sakıncalı olabilir. Örneğin 1 yıldan uzun süreli bir iş akdi yazılı yapılması gerektiği halde yapılmamışsa, işveren bu akdin süresiz değil süreli bir iş akdi olduğunu ispatlayamaz. Yani bu durumda aslında süreli olan ve süreli iş akdinin hükümlerine tabi olan bir sözleşme süresiz sözleşme olarak kabul edilecektir.
 
İş sözleşmesinin en önemli unsuru bağımlılık unsurudur. İşçinin işverene bağımlı olarak çalışmasıdır. Oysa bir eser sözleşmesinde müteahhit, bir bedel karşılığı olarak işin sahibine bir şey Yapıp teslim etmeyi taahhüt eder. Ancak çalışmasını kendi başına bağımsız olarak yapar. İş sahibinden talimat almaz. Önemli olan işin, projenin, eserin anlaşmaya uygun olarak yapılıp teslim edilmesidir. Müteahhidin hangi saatlerde, günde kaç saat çalıştığı vs. gibi hususlar iş sahibini ilgilendirmez. İş de sürekli değildir. Yapılması gereken eser meydana getirilip teslim edilir ve sözleşme sona erer. İş akdinde ise işin ve çalışmanın sürekliliği vardır.
 
Yargıtay uygulamasında da bir sözleşmenin iş sözleşmesi olmasının en önemli unsuru işverene bağımlılık sayılmıştır.Bağımlılığın en önemli ispatı da düzenli ücret ödenmesi kabul edilmiştir. Buna göre örneğin serbest muhasebeci olarak kendi bürosunda çalışan bir muhasebeci eğer bir işverenden düzenli olarak bordrodan ücret alıyorsa ve yaptığı iş sayısına göre değil zamana göre hesaplanan bir ücret alıyorsa Yargıtay bu kişiyi işçi ve sözleşmesini de iş sözleşmesi olarak kabul etmektedir. Dikkat edilirse burada işverenin işyerinde çalışılmamasının bağımlılık unsuru bakımından bir önemi olmamaktadır. Ancak serbest meslek makbuzu keserek ücret alan bir muhasebeci ya da avukat işçi kabul edilmemektedir.